Kayıtlar

Aralık, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Toplama Problemlerinin Çözümleri

1. a , b ∈ ℕ ⇒ a + b ∈ ℕ (kapalılık) Çözüm Toplama tanımından, s ( A ∪ B ) ∈ ℕ ⇒ a + b ∈ ℕ 2. a , b , ∈ ℕ ⇒ a + b = b + a (değişme) Çözüm A ∪ B = B ∪ A eşitliğinden, s ( A ∪ B ) = s ( B ∪ A ) ⇒ a + b = b + a 3. a , b , c ∈ ℕ ⇒ a + ( b + c ) = ( a + b ) + c (birleşme) Çözüm A ∪ ( B ∪ C ) = ( A ∪ B ) ∪ C eşitliğinden, s ( A ∪ ( B ∪ C ) ...

(24) Toplama Problemleri

1. a , b ∈ ℕ ⇒ a + b ∈ ℕ (kapalılık) 2. a , b , ∈ ℕ ⇒ a + b = b + a (değişme) 3. a , b , c ∈ ℕ ⇒ a + ( b + c ) = ( a + b ) + c (birleşme) 4. Eğer bir eşitliğin iki yanına aynı sayı eklenirse, o zaman eşitlik bozulmaz 5. Sıfır sayısı, toplama işlemine göre birim elemandır. 6. ℕ 'de, a ≠ 0 sayısının ters elemanı yoktur. Çözümler için tıklayınız.

(23) Sorumlulukları ve Sorunları Açısından Çevirmenler

Çevirinin bir bilim olarak ele alınması ancak 20. yüzyılın ikinci yarısında mümkün oldu. Kısaca çevirinin geçmişine göz atalım. Çeviriye en çok kutsal kitaplar ve diğer dini metinler konu olmuş diyebiliriz. Çevirinin belki de tarih öncesinden gelen bir kavram olmasına karşın ilk olarak Abbasilerde, kısa bir süre sonra da Bizans'ta kurumsal anlamda çeviriler yapıldığı kabul edilmektedir. Araştırmacılar ilk kurumsal çevirilerin tıp, felsefe, mantık, matematik, astronomi alanlarında yapıldığını bildirmektedirler[*]. Kendisini "Türkiyye" olarak tanımlayan, tarihte isminde Türk kelimesi geçen ikinci Devlet olan Memluklar ile Anadolu Selçukluları çeviri kurumuna büyük bir önem vermişlerdi. Hatta Memluk Hükümdarı 1. Baybars'ın (Beybarıs) 1273 yılında çevirmenlerin yemin etmesi kuralını getirdiği bilinmektedir. Günümüzde sık rastladığımız yeminli tercüman ifadesi o dönemlerden geliyor. * * * Ne var ki, Osmanlı Devletinde çeviriye gereken önem verilmemişti. Bu durum siyasi ko...

(22) Fuzuli ve Âşık Edebiyatı

Batı Oğuzcasının 13. ve 19. yüzyıllar arasında verdiği edebi ürünler, genellikle “yüksek zümre” ve “halk edebiyatı” şeklinde ikiye ayrılarak inceleniyor. Türk edebiyatında batı etkisi başlayana kadar yazın anlamında bir edebiyat terimi yoktu. Namık Kemal’le başlayan süreçte ilk kez yüksek zümre edebiyatına eski şiir, kadim şiir vs. gibi çeşitli isimler verildiğini görüyoruz. Merhum Fuat Köprülü “klasisizm dönemi” ve “klasik edebiyat” gibi bazı önerilerde bulunduysa da Ömer Seyfettin'in önerdiği “divan edebiyatı” terimi genel bir kabul gördü. Halk edebiyatı tanımlaması, divan edebiyatından çok daha sonra yapıldı. Zaten batı ülkelerinde de halk edebiyatı gerçeği geç fark edilmişti. Halk edebiyatı da genel olarak “tekke edebiyatı” ve “âşık edebiyatı” olarak ikiye ayrıldı. Fakat bunların yanı sıra “anonim halk edebiyatı” da mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Kuramcılar, Batı Türkçesi ürünlerini aşırı katı kurallara bağlama eğilimindeler. Bu durum, asıl uzmanlığı halk bilimi olan Köp...